ByAsLaNYüReKLiBoArD
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ByAsLaNYüReKLiBoArD

ByAsLaNYüReKLiBoArD
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Mucize

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Administrator
Administrator
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 1012
Laune : Sinirli
Kayıt tarihi : 25/01/08

Mucize Empty
MesajKonu: Mucize   Mucize EmptyPerş. Mart 20, 2008 9:41 pm

MUCİZE


Kur`ân-ı Kerim`de, birden fazla bölümde Hz. Musa`nın elçi olarak Firavun`a gönderildiği anlatılır. Elinde, yere bırakıldığında yılana dönüşen bir değnek vardır. Yılan kıvrak hareketler yapar, koşar ve irileşir. Hz. Musa, bu dönüşümlerden korkar. Bunun üzerine elini cebine sokar. Çıkarınca da kusursuz beyaz görülür. Daha sonra Hz. Musa yine bu değnek sayesinde denizi geçer ve taştan oniki kaynak fışkırtır.

Bir değnek yılan gibi canlanmış, denizi yarmış, taştan su çıkartmıştır. Oysa tabiatta aynı şartlarda, her zaman aynı sonuçlar izlene gelmektedir. O zaman, kuru bir ağacın canlanması, denizin insanlara yol verecek şekilde ayrışması, bir taştan su fışkırması nasıl izah edilebilir?

Bu sorunun muhtemel üç cevabı vardır. Birincisi, bu olaylar harikulade göründüğü için mucize kabul edilmesi gerektiğidir. Çünkü tabiatta izlene gelen olayların işleyiş seyriyle çelişmiştir. Başka bir deyimle, Allah, fiillerinde bulundurduğu adetlerini geçici olarak iptal etmiştir.

Mucize kabulü, akli açıdan çelişkili dursa da iman açısından "mümkün" görülür. Akli bir çelişkidir çünkü bir olayı mucize olarak adlandırmak, evrendeki sebep-sonuç ilişkili düzeni zımnen kabul etmiş olmaktır. Bu da neticede, az deneyle verilmiş bir yargıyı, deneye dayanmayan bir yargıyla iptal etmek anlamına gelir. Mucize kabulü iman açısından ise mümkündür. Çünkü bir ressamın, yaptığı resme her an müdahale edebileceğini kabul etmek gerekir. Eşyayı istediği şeye dönüştürmek, ona ilk özelliklerini dilediği gibi verenin elindedir. Taşı taş olarak yaratanın bir anda onu su yapmaya da kudreti yeter.

Ancak meselenin imani bakışla birlikte düşünülmesi gereken Kur`ânî boyutları vardır. Önce bu tür bir kabulün, Kur`ân`ın genel üslubuna ve ön doğrularına uyup uymadığını düşünmek gerekir.

Mucize, bir anlamda, tabii süreçlere yapılan bir müdahale ile varlığın cezbeye gelmiş olduğunu kabul etmektir. Bu ise eşyayı "meleki" yapısından çıkarır. Ayrıca, aynı sebeplerin bazen farklı sonuçlar vereceği beklentisi, dilediğince faydalanma yetisi (teshir) verilen insanoğlunun halife olarak atanmasıyla ve denenmek için yaratılmış olduğu hikmetiyle çelişir.

Ayrıca Kur`ân, Allah`ın zaten evrendeki işleyişe her daim müdahil olduğunu belirtmiştir. Bu müdahalenin de bir adet üzere bulunduğu izlenmektedir. Kur`ân, bu düzenli işleyişten bir istisna yapmamıştır. Bu şekilde meydana gelen her olaya da ayet demiş, toplumsal olanlarına uygulana gelenlerinin (sünnetullah) değişmeyeceğini de açıkça belirtmiştir. Yaratıcının kudretini daha fazla hissetmek isteyene de, daha fazla akli izah isteyene de; bu ayetlerin açık, açıklayıcı ve kesin kanıtlar olduğunu söylemekle yetinmiş, iman ve inkârı açığa çıkaracak şeyin de bu ayetler olduğunu dile getirmiştir.

Bu ayetlerin dikkat çekilen yönleri de, sarsıcı ve şaşırtıcı oluşları, insanı acze düşürücü oluşları yahut izlenen âdete muhalif oluşlarından daha ziyade yinelenen oluşlardaki ibret verici karakterleridir. Daha önemlisi ise Kur`ân`ın, peygamberliğin mucizeyle ispat edilmesini isteyenlere karşı kullandığı şu üsluptur:

"Yâhut senin altından bir evin olsun yâhut semaya çıkasın, ona çıktığına da aslâ inanmayız, tâ ki üzerimize okuyacağımız bir kitap indiresin! De ki: Sübhanallah! Ben sadece beşer bir elçiyim."

Kur`ân-ı Kerim, elçilerin peygamberliklerini, nesnel ayetlere işaretle ve sözel ayetleri tebliğ ederek ispat ettiklerini söyler. Sarsıcı, hayret verici, meydan okuyucu, acze düşürücü doğal olay anlamında bir mucize sözcüğü kullanmaz. Müminlerin peygamberlere inanmalarının gerekçeleri de mucizeler değil, kendilerindeki sakınma duygusu ve elçilerin ilettikleri vahiydir. Nitekim gerçek peygamber Hz. Muhammed (a.s.) ile peygamberlik taslayan Müseylime`nin arasını ayıran şey de bir mucize değil vahiy olmuştur.

Hz. Musa`nın değneğinin dönüşümlerinin nasıl izah edilebileceği konusunda muhtemel ikinci cevap ise şudur. Bunlar, gerçekte fiillerin seyrine uygun olarak cereyan ede gelen; kasırga, volkanik patlama, taş yağmuru, deprem, med-cezir ve benzeri nadir görülen tabiat olaylarıdır. Allah, peygamberlerine tam yerinde ve zamanında vahyederek bu olaylarla onları desteklemiştir. Ancak devrinde izleyenler, sebeplerini kavrayamadıkları için onları mucize telakki etmişlerdir. Haberin bize mucize şeklinde gelmesinin sebebi de onların algılama biçiminden kaynaklanmıştır.

Yukarıdaki sorunun muhtemel üçüncü cevabı da şudur. Bu anlatımda dile getirilen hususlar, gerçekleşmiş doğal hadiseler değildir. Anlatım temsilidir. Bu nedenle üzerinde düşünülmesi gereken de sebep ve sonuçları açısından doğa değil, bu hadiselerin gündemi ve anlatımın edebi açıdan değerlendirilmesi olmalıdır.

Son iki ihtimalin hangisinin daha doğru olabileceğini elbette Musa (a.s.) ın gündeminde ve hadiseleri nakleden metnin üslubunda aramamız gerekecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://byaslanyurekli.yetkin-forum.com
 
Mucize
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Yilan (Mucize VI)
» Koyunlar (Mucize V)
» Degnegin fonksiyonlari (Mucize IV)
» ipler ve degnekler (Mucize III)
» "Elini koynuna sok!" (Mucize VII)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ByAsLaNYüReKLiBoArD :: °º¤ø,¸¸,ø¤º°`°º¤ø,¸DINI KOSE °º¤ø,¸¸,ø¤º°`°º¤ø,¸ :: Islami bilgiler-
Buraya geçin: